Sosyal Medya ve Bilgi Kirliliği

Arap Baharı’nda, Gezi Parkı’nda, 15 Temmuz Gecesi’nde ve benzeri diğer tüm olaylarda yaşanan gelişmeler sosyal medyanın gündemini baştan sona değiştirdi. Milyonların gündeminde ve takibinde yaşanan gelişmeleri sosyal medyadan paylaştık, öğrendik. Peki, hangi olayda ne kadar doğru bilgi paylaşıldı? En az zarar veren bilgi hangisinde daha çoktu? Hepsinde kaosa kaos bilgi kirliliği yaşadık. Yine olsa yine yaşarız. Sahi ya, nedir bu bilgi kirliliği?

Kötü haber tez yayılır. Hepimiz biliyoruz dimi? Bilgi de güçtür, paylaştıkça çoğalır. E bunu da biliyoruz. Peki kötü bilgi tez yayılır desem. Çok değil, sosyal medyadan öncesine gidecek olursak içeriklerin tüketilme süresi dakikaları buluyordu. Sosyal medyanın bizi getirdiği noktada saniyeler içinde tweet okuyor, fotoğraf likelıyor, mail cevaplıyoruz. Çünkü zihnimiz binlerce metin, görüntü, ses içeriklerine maruz kalıyor. Her tarafımız content her tarafımız bilgi.

Bilgi bilgi bilgi derken, sosyal medya savaş alanından farksız hale geldi. Sürekli, kısa ve eş zamanlı kaoslar çıkar oldu. Kirliliğin zeminini ise sosyal medyanın bu savaşçı yönü oluşturdu. “Savaşta verilen ilk kayıp gerçektir” der Eshilos. “Kaybedilen değil de yer değiştiren demenin daha uygun olduğu saptama aslında. Hakikatin zemini kayar, ikna ve süreklilik bu sayede sağlanır” diye tespitlerini belirtir miamai adlı Ekşi Sözlük yazarı. Sosyal medyada savaşın içinde olmayı tercih edenlerin bilgi kirliliğinde boğulması kaçınılmaz oluyor. Çünkü kaybedilen gerçekler yerini tehlikeli bilgilere bırakıyor, sorgulanmayan yalanlara dönüşüyor.

Çoğu ahlak geleneğince, yalan kötü olarak kabul edilir. Ama yalan ahlakının etik içerisinde çok farklı boyutları vardır. Farklı durumlar içerisinde tartışılır. Zaman zaman bu tartışmaların sonucu, yalan her daim, kötü olarak sınıflandırılmayabilir. Örneğin, bir kişinin hayatını kurtarmak için yalan söylemek gibi. Bununla birlikte genel olarak yalan tarih boyunca büyük bir ahlaksızlık, kötü bir hareket olarak görülmüştür. Yasal olarak yalanın tarifi ve getirileri de etikteki gibi farklıdır ve durumlara, yasalara ve yasal sistemlere göre büyük farklılık gösterir.

Adli makamlar ve güç sahipleri yalanı sistemli şekilde yakalamak üzere çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Bunlara örnek olarak kayıt sistemleri ve yalan makineleri sayılabilir. Yine de her zaman yalanı yakalamada başarılı olunduğunu söylemek güçtür. Bazı kişiler karşısındakinin yalan söyleyip söylemediğini anladığına inanırlar. Ancak istatistiklere göre ortalama bir insanın karşısındakini %50 oranında yakalayabilmektedir. %90 doğruluğa yaklaşanlara ise ancak 1/10.000 oranlarında rastlanır. Yalan sadece insanlara özgü olmayıp hayvanlar dünyasında da yaşamda kalmak için kendini olduğundan farklı gösterme, başka birine veya ortama benzeme örnekleri yaygındır. Yalan söyleyen yakalanmadığı sürece yalanı uzun süre sürdürebilir. Ancak bu kendisi için ekstra bir yük teşkil eder.

Yalanın Toplum İçindeki Algısı

Politika, siyaset dijital nesillere birer yalan dünyası gibi gözüküyor. Siyasetçiler eşittir yalancılar denklemini görmek ve güvensizliği hissetmek mümkün. Gezi parkı olaylarında aşikar bir güvensizlik duygusu tüm eylemcilere hakimdi.

Reklamları ele alacak olursak, bebekliğimizden itibaren reklamların yalancı oldukları söylenir. İnsanları kandırmak üzerine kuruludur reklam piyasası. Televizyonda çıkan bir reklama aldanarak marketten alışveriş yapmanın yanlış bir davranış olduğu söylenir.

Haberler, geleneksel medya ve sosyal medya haberciliği koca bir yalandan ibarettir. Televizyonlar olayları çarpıtıp, değiştirip reyting amaçlı haber yaparlar, sosyal medyada ise insanlar sürekli birbirlerini kandırıyorlar. Gazetede her okuduğunuza inanmayın. Medya koca bir yalan.

İpucu, Sosyal medyada paylaşılan her görsele itibar etmeyin. Görsel binlerce RT almış olabilir. Siz yine de mini bir test yapın. Görselin üzerinde sağ tıklayın. “Google içinde resim ara” özelliğini kullanın. Google Image Search sonuçlarından görselin orijinali bulabilir ve kaynağını teyit edebilirsiniz.

Güvensizlik duygumuz kabardığı zaman karşı tarafa şüpheyle yaklaşırız. 5 duyu organı ile anlamak isteriz her bir detayı. Hükümetin yaptığı açıklamalarda, ikili konuşmalarda, katıldığımız seminerlerde, arabayla trafiğe çıktığımızda, okuduğu köşe yazısında, dinlediğimiz haberlerde ve bilgiyi aldığımız diğer tüm kaynaklarda teyit isteriz. Yalan bir sürüklenmedir aslında. İster toplumda ister bireyde olsun, bu sürüklenme gerginliğe yol açar. Karşı tarafın akıl ve iradesini kandırma çabası vardır çünkü. Kendinize hakim olun ve sosyal medyanıza.

İlginizi Çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Sonraki yazı
Türkiye’de Bilgi ve İletişim Eksikliği
Önceki yazı
İşletmeler Neden Instagram Kullanmalı?